İYİLİK VE KÖTÜLÜK İNSANA DAİR, HANGİSİNE TUTUNACAĞIZ?

CANAN ERCAN ÇELİK I BUSINESS LIFE YAZARI

“Bu kadarı da olmaz!” diyenlerin yanılgıları şu: Kötülüğün ‘kadar’ı var sanıyorlar. Kimilerinin kötülüğünü tartmaya aklınız yetmiyor. Çaresizliğiniz bundan.

Murathan Mungan

2022 yılının Ocak ayında paylaşmıştı bu mesajı Murathan Mungan. O zamandan beri daha da derin ve karanlık karşılaştığımız kötülükler. Narin bir kız çocuğunun solan gülüşünde, yenidoğan bebeklerin maddi menfaatler için katlinde, düşünemeyeceğimiz boyutta şiddete maruz kalan gencecik kadınların yasında, terör saldırılarının dehşetinde, afetlerin değil ihmallerin, açgözlülüklerin öldürdüklerinin anılarında, yolsuzlukların, çıkar çatışmalarının kıskacında aklımızın sınırları zorlandı. İnsanlıktan yana ümitlerimiz günbegün kırıldı.

Anlamlandırmaya, anlamaya, içinden çıkmaya çalışırken yorulduk. Biz nerede kötülüklerin egemenliğine kapıldık?

Ahlaki ve etik değerlerin zayıflaması, bireylerin çıkarlarını daha ön plana koyması, geleneksel değerlerin önemini yitirmesi, adaletsiz gelir dağılımı, eşitsizlikler ve ekonomik sıkıntılara karşın hayatta kalma mücadelesi, sosyal sınıf atlama hırsı insanların etik sınırlarını zorlamasına, daha bencil, daha ahlak dışı, duyarsız ve vicdansız davranmasına yol açabiliyor.

Çıkarcılık, yıkıcı rekabet ve ötekileştirme normalleşiyor. Yeni normlar ortaya konuluyor. Değerler, kavramlar kargaşası ortaya çıkıyor. Eğitim sistemimizdeki yozlaşma ve bilinç eksiklikleri tabloyu temelinden sarsıyor. Üstüne üstlük, medya ve sosyal medyada yüceltilen çarpık başarı, güç ve zenginlik unsurları etik dışı bile olsa bu unsurlara ulaşmanın normalleştirilmesi, yapılan yanlışların veya ahlak dışı davranışların hızlı yayılımı insanların eğilimlerini şekillendiriyor. Bireylerin narsistik eğilimleri artabiliyor.

Yetmezmiş gibi hukuki ve cezai yaptırımların yetersizliği, suçların cezasız kalması, biz cambaza bakarken, değişen infaz yasasının caydırıcı hiçbir ölçüt bırakmaması bu iklimi adeta teşvik eder boyuta geldi. Tüm bu faktörler birbirini besleyerek olumsuz bir döngü yaratırken, sosyal çürümeyi ve toplumsal yozlaşmayı hızlandırıyor.

PUSULAMIZIN AYARI

“Örgütlü bir kötülükle karşı karşıyayız, ama elimizde örgütlü bir iyilik yok!’

Bekir Ağırdır

Bu döngüyü kırmaksa ancak topyekün bir farkındalık ve çabayla eğitimden aile yapısına, ekonomik iyileştirmelerden hukuki düzenlemelere kadar çok yönlü bir yaklaşımla mümkün görünüyor. Aile yapısındaki değişimlerin bireylerin toplumsal davranışları üzerindeki etkilerini inceleyen birçok çalışma bulunuyor. Örneğin Journal of Family Psychology dergisinde yayımlanan araştırmalar, aile desteği ve güven eksikliğinin bireylerde ahlaki değerlerin zayıflamasına neden olduğunu gösteriyor. Özellikle çocuklukta sağlıklı aile ortamında yetişemeyen bireylerin, toplumda etik dışı davranışlara daha yatkın olduğu görülüyor. Türkiye’de kentleşme ve göç hareketleri bu yapıyı daha da sarsıyor.

Lao Tzu “Yeni başlangıçlar genellikle acıklı bir son kılığındadır” der.

İyilikle kötülük, karanlık ve aydınlık iç içe hayatlarımızda. ‘Kadar’ı olmasa da bir yerde inkardan, eylemsizlikten çıkıp bu tabloyu tüm gerçekliğiyle kabullenmeli, kendimizle beraber değişip dönüştürmek için çaba göstermeliyiz. Aksi halde mutsuz, giderek tenhalaşan döngülerde daha da sıkışıp nefes bile alamaz boyuta geçmek mümkün. Ya da kötücül eğilimlere kapılmak! Dayanışmayla direnmeli, iyiliklere, iyi örneklere, iyi insanlara tutunarak ilerlemeli. Hala şaşırarak, unutmayarak, söylemden eyleme geçip güç toplayarak.

“Yürümekte zorlandığını sandığın kişinin, başkaları için koştuğunu görünce, nerede hata yaptığını anlamaya başlayacaksın.”

Tunç Tataker

BUSINESS LIFE