TERÖRİZMİN PSİKOLOJİSİ

PROF. DR. ACAR BALTAŞ I PSİKOLOG - BUSINESS LIFE BAŞYAZARI

Birçok kişi insanların neden terörist oldukları konusunda fazla düşünme ihtiyacı hissetmez. Konu üzerinde fazla bilgi sahibi olmayanlar, günlük medyaya yansıyan yüzeysel yorumlar nedeniyle, teröristlerin normal insanlardan çok farklı kişiler oldukları düşünür. Bir terör örgütünün eylemlerine katılan kişilerin  sosyopat, sadist ve kötü ruhlu, karanlık insanlar oldukları ve akıl sağlıkları yerinde olmayan, bütünüyle patolojik oldukları kabul edilir. Ancak yarım yüzyıl öncesine dayanan klasik psikoloji araştırmaları, topluma uyumlu son derece normal insanların, belirli koşullar hazırlandığında kendilerinin bile öngöremedikleri davranışlar göstereceklerini ortaya koymuştur. Bu araştırmalardan birinde Milgram, sonraki yıllarda birçok tartışmaya neden olan deneyinde sadece bir beyaz laboratuvar önlüğü giyen araştırmacının, öğrenme testi yapıldığını düşünen deneklerine öldürücü düzeye kadar yükselen elektrik voltajı verebileceğini göstermişti1. Benzer şekilde Zimbardo, bugün etik sınırlamalar nedeniyle yapılması hayal dahi edilemeyecek olan klasik deneyinde, üniversite öğrencisi olan denekleriyle yaptığı hapishane uygulamasında, gardiyan rolünü alanların mahkum rolündeki arkadaşlarına uyguladıkları şiddet nedeniyle, araştırmasını planladığından daha önce bitirmek zorunda kalmıştı2. Bu araştırmalar toplumla uyumlu normal bir hayat süren sıradan insanların büyük çoğunluğunun şiddet kullanmaya yönlendirilebileceğini ortaya koymuştur.

BİRLİKTE RADİKALLEŞME

Grup liderinin etkisi birbiriyle iç içe geçen iki faktöre bağlı. Yeni grup kimliğiyle bütünleştirme (identification) ve eski grup kimliğinden kopartma (disidentification). Zimbardo ve Milgram’ın araştırmalarında da denekler, hizmet ettiklerini düşündükleri amaçla ne ölçüde bütünleşmişlerse, verilen emirlere uyarak karşılarındakilere zarar vermek için kendilerini onlardan ayırmış ve onlara zarar vermekte sakınca görmemişlerdi. Eski bir CIA çalışanı olan M. Sageman, mücahitlerin, kendilerine verilen emirleri yerine getiren ve grup baskısıyla hareket eden robotlar olmadıklarını, tam tersine ne yaptıklarının bilincinde olan coşkulu katiller olduklarını söylemişti. Sageman ayrıca Bin Ladin veya Bağdadi gibi liderlerin, eylemlerle ilgili emir veren kişiler olmaktan çok, ilham kaynağı işlevi gördüğünü belirtmişti3.

İnsanların terör örgütlerine neden yöneldikleri çok sayıda araştırmaya konu olmuştur. Örneğin ekonomik yetersizliğin insanları terör örgütlerine yönelttiği görüşü, A.Kruger tarafından araştırılmış ve böyle bir bağ bulunamamıştır4. J. Bartlett El Kaide terör örgütlerine katılanların büyük çoğunluğunun dini bilgisinin çok zayıf veya yüzeysel olduğunu, esas nedenin örgütün sunduğu sahte cazibe olduğunu söylemiştir5. Liderlerin yaptıkları, ortak bir ideal tanımlamak ve izleyenlerini yetkilendirmek. Arizona Üniversitesi’nden Profesör S. Fahmy ISIS’in yaptığı propagandaları incelemiş ve sadece yüzde beşinde Batı medyasına yansıyan şiddet içeriği bulmuştur. Bu yayınların çoğu Müslümanları birleştirerek uyum içinde yaşanacak ideal bir hilafet düzenini anlatır6. Mücahitler de kendilerini bu ütopik idealin gerçekleşmesine adayan ayrıcalıklı kişiler olarak görürler. Onlar için ölüm, bir son olmayıp vardıkları şehadet mertebesiyle, cennette sonsuz hayatı kutlayarak yaşayacakları ilahi bir karşılaşmadır.

Gruplar kendilerini tehlikede hissettikçe ve dışarıdan bir tepkiyle karşılaştıkça “uzlaşma”dan uzaklaşır ve daha sert liderlerin peşinden giderler. Batı demokrasilerinde aşırı sağ güç kazanıyor ve toplumun kendine benzemeyen ötekilerini giderek daha kuvvetle dışlıyor. Buna karşılık “ötekiler” de sağlıksız bir başa çıkma mekanizmasıyla radikalleşmeye yönelerek terör ve fanatik dini eğilimlerin uzun vadedeki en tehlikeli yönünü oluşturuyor. Bu duruma Yeni Zelanda Waikato Üniversitesi’nden D. Pratt “birlikte radikalleşme” (co-radicalisation) adını verdi7. Böylece örneğin Müslümanların Batı ülkelerinde, içinde yetiştikleri ve eğitim alıp, değerlerini benimsedikleri toplumla bütünleşmeleri giderek zorlaşıyor.

YANLIŞ TANINMA

Böyle bir topluluğun üyesi olmayan birçok Müslüman toplumda, örneğin sınır geçişlerinde veya polis kontrol noktalarında, farklı ve olumsuz davranışlarla karşılaşıyor. Bu durum yabancılaşma, güvensizlik ve kimlik karmaşasına yol açıyor. Buna “yanlış tanınma” (misrecognition) adı veriliyor. Bu durum sıradan insanları terörist yapmasa da “yasayı temsil eden güçlerin” iş birliği yapılacak dost güçler olmadığı ve karşısında durulacak düşman güçler olarak algılanmasına yol açıyor. Benzer durumların bir bölümü Türkiye’de yetişen gençler için de geçerli. Güneydoğu’da yaşayan gençler, içinde doğruların da olduğu ancak bir bölümü abartılmış ayrımcılık hikayeleriyle, meşru siyaset ortamına katılmak yerine, eylemcilere katılmaya teşvik ediliyor. Doksanlı yıllarda bölgede yaşanan “faili meçhul” cinayetler, Diyarbakır Cezaevi hikayeleri hafızalarda canlı tutuluyor ve etnik kimliği pekiştirerek birlikte yaşamayı zorlaştırıyor. Ayrıca Güneydoğu’daki eğitim ve iş imkanlarının kısıtlılığı ve fırsat eşitsizliği gençlerin kimlik kazanmak için radikalleşmelerini kolaylaştırıyor.

SONUÇ

Terörizm, yönetim üzerinde güç ve etki sahibi her kurumun olduğu kadar, sıradan vatandaşların da bilerek veya bilmeyerek oluşumuna katkıda bulunduğu bir süreç. Türkiye’de terör olaylarına katılanlar üzerinde yapılan kapsamlı bir araştırma yok. Varsa da ben bilmiyorum. Bu nedenle bağımsız bilim insanlarının terör olgusuna ışık tutacak araştırmalar yapmasına ve bu araştırmalardan çıkacak sonuçları kabul edecek bir hoşgörü ortamına ve cesarete ihtiyaç var. Örneğin işe kendimize soracağımız şu sorularla başlayabiliriz: Toplumumuz içindeki azınlıklara eşit davranıyor muyuz? Onlar vatandaşlık haklarından eşit olarak yararlanabiliyor mu? Onlara “olağan şüpheli” olarak yaklaştığımız durumlar oluyor mu? Bu soruları sormak ve bu konuda bilimsel çalışma yapmak bizi sorunun bir parçası yapacaktır. Yargılamak kolaydır, anlamak sorumluluk getirir. Çünkü ancak anlayanlar ve sorunun bir parçası olduklarının bilincine varanlar aynı zamanda çözümün de bir parçası olma şansını bulurlar.


 

Kaynakça:

1. Milgram,S.: Behavioral study of obedience. Journal of Abnormal and Social Psychology 1963; 67: 371-378.

2. Haney C, Banks WC, Zimbardo PG.: A study of prisoners and guards in a simulated prison. Naval Research Review 1973; 30: 4-17.

3. Sageman, M.: Understanding Terror Networks, University of  Pennslyvania Press, 2004.

4. Krueger, Alan B. (2007), What Makes a Terrorist: Economics and the Roots of Terrorism, Princeton: Princeton University Press

5. http://www.nytimes.com/2016/03/28/world/europe/mystery-about-who-will-become-a-terrorist-defies-clear-answers.html?_r=0

http://aleteia.org/2015/01/22/what-causes-regular-people-to-become-terrorists/

6. Fahmy;S.; DAESH Information Campaign and its influence.NATO StratCom Centre of Excellence, Riga, Latvia. 2015

7. Douglas Pratt,: ‘Reactive Co-Radicalization: Religious Extremism as Mutual Discontent’ (Journal for the Academic Study of Religion)

BUSINESS LIFE