YOKSULLUK, YOKSUNLUK VE EŞİTSİZLİKLER KADER Mİ?

CANAN ERCAN ÇELİK I BUSINESS LIFE YAZARI

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Avrupa Birliği (AB) ve Ekonomik İş birliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) yüksek gelirli ve üst orta gelirli ülkelerde çocuk yoksulluğunu inceleyerek “Zenginliğin Ortasında Çocuk Yoksulluğu” başlıklı bir rapor hazırladı. Rapora göre 69 milyondan fazla çocuk yoksulluk içinde yaşıyor. Maalesef Türkiye çocuk yoksulluğunda AB ve OECD ülkeleri arasında Kolombiya’dan sonra ikinci sırada. Verilere göre ülkemizde her 4 çocuktan 1’i yoksulluk içinde yaşıyor. Danimarka, Finlandiya ve Slovenya’da yaklaşık 10 çocuktan 1’i yoksulluk içinde yaşıyor.

Okullar açıldığından beri yetersiz beslenme, temiz suya erişim, genel hijyen sorunları, eğitim materyalleri ve kitaplarını edinme gibi kritik sorunların ne denli yoğunlukla gündeme geldiğinin farkındasınızdır. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’na (TEPAV) göre, yoksulluk eşiği hesabında eşdeğer fert geliri değil de kişi başına gelir kullanıldığında yoksul çocuk sayısı 2022’de 9,6 milyon düzeyinde olup, tüm çocuklar içindeki yoksulluk payı neredeyse yarıya yakın yani yüzde 42,4. İtibardan kısıntı olmuyor ancak tek öğünlük beslenme imkanı sağlamak ya da okul bütçelerine bu yoksunluklarla ilgili destek vermek, taşınamaz bütçe yükleri hanesine kolaylıkla yazılabiliyor.

FIRSAT EŞİTLİĞİ KAYBOLDUKÇA…

Yapılan araştırmalar yoksulların çocuklarının, büyük ihtimalle ve büyük oranda yoksul olacağını gösteriyor. Türkiye, OECD ülkeleri arasında çocuk yoksulluğunda ilk sırada. Son dönemde çok hızla büyüyen yoksullaşma önce en kırılgan durumdaki çocukları etkiliyor. Kız çocukları ve dezavantajlı gruplarda kuşaktan kuşağa yoksulluk geçişi daha da olumsuz boyutta gerçekleşiyor. Giderek bozulan eğitim sistemimizde fırsat eşitliği kayboldukça ve yüksek refahlı kesitlere geçişkenlik azaldıkça, çocukluğunda yoksul olanların, yetişkin olduklarında bir işte çalışma ihtimalleri azalıyor, gelirleri ve sağlık durumları ortalamanın altında kalıyor. Çocukluk sonrası evrelerdeki yaşlarda sorunlar hanesine çocuk işçiliği ve çalışma zorunluluğu, dayatılan cinsiyet rolleri, barınma ve ulaşım maliyetleri, teknolojiye, eğitim materyallerine, kitaplara erişimde zorluk ve eşitsizlikler, sosyal dışlanma, yarı-zamanlı iş imkanlarında kısıtlar ve benzeri sorunlar devrede oluyor.

Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) verilerine göre Türkiye’de devlet yurtları sadece öğrencilerin yaklaşık yüzde 20-25'ine hizmet verebiliyor. Bu dengesizlik, öğrencilerin cemaatlere, farklı amaçları da olan kurumlara yönlenmesine zemin yaratıyor. Özel yurtların ve kiralık dairelerin yüksek fiyatları, öğrencilerin düşük bütçeleriyle karşılanamıyor. Özellikle son yıllardaki kira artışları İstanbul, Ankara, İzmir ve diğer büyük şehirlerde öğrenciler için barınma sorunlarını kronik hale getirdi. YÖK Raporu Türkiye'deki öğrencilerin yüzde 62'sinin ciddi boyutta barınma sorunu olduğunu gösteriyor.

ÖĞRENCİLER YETERSİZ BESLENİYOR

TÜİK verilerine göre ülkemizde son 4 yıldaki gıda enflasyonu yüzde 472’ye ulaşmış. Farklı sosyal anketlerde öğrencilerin yüzde 55'i yemek maliyetlerini karşılamakta zorlandıklarını belirtirken yüzde 40'ı yetersiz beslendiğini ifade etmiş. Üniversite yemek ücretlerinin ve gıda fiyatlarının artışı, beslenmeyi en öncelikli sorunlar arasına katmış durumda. Öğrencilerin ders kitapları ve diğer eğitim materyallerine erişimde yaşadığı sıkıntılar da ekonomik zorlukların bir diğer yansıması. Birçok öğrenci fotokopi çekmek veya dijital kaynaklar bulmak zorunda. Öğrencilerin yüzde 60’ı ders kitaplarını temin etmekte zorlandıklarını, yüzde 25’iyse maddi nedenlerden dolayı hiç kitap alamadıklarını belirtiyor. Bu şartlarda, TÜİK ve çeşitli üniversiteler tarafından yapılan araştırmalar, öğrencilerin yüzde 40’ından fazlasının geçimlerini sağlamak için yarı-zamanlı çalışmak zorunda kaldıklarını gösteriyor. Birçok öğrenci temel ihtiyaçlarını karşılayamazken, büyük bir çoğunluk da ekonomik zorluklar, burs yetersizlikleri nedeniyle spor faaliyetlerine, sosyal ve kültürel etkinliklere katılım yapamıyor. Gençliğini yaşayamayan, temel hak ve fırsat eşitliklerine sahip olmayan, kaygılı, gelecekten yana umutsuz yeni nesiller geliyor.

BU ÇOCUKLAR BİZİ AFFETMEYECEK

İçimizi yakan Narin’in cinayetinde birçok paylaşım ‘Koruyamadık’ şeklindeydi. Bu yazının yazıldığı kesitte hala bir köyün suskunluğunda, bir ailenin örgütlü susmasında kaybolmuş durumdaydık. Narin’i, Narin’leri koruyamadığımız gibi nicelerine sunduğumuz gelecek epey karanlık. Derin Yoksulluk Ağı kurucularından Hacer Foggo ‘Bu bir utanç tablosu’ diyor. Bir gazete manşeti ise ‘Bu çocuklar bizi affetmeyecek!’ idi. İyi uygulamaları adapte etmez, gerçekçi politikalarla ekonomik ve sosyal sorunları karşılamaz, eğitim sistemimizi batağa sürüklemekten vazgeçmezsek, temel hakları, canları güvence altına almazsak bu tablo aydınlanabilir mi ve bu çocuklar, gençler bizi affedebilir mi?

Ne dersiniz?

BUSINESS LIFE