ÖNYARGILARIN BİÇİMLENDİRDİĞİ BİZ

CANAN ERCAN ÇELİK I BUSINESS LIFE YAZARI

Geçtiğimiz ay önyargıları konu alan ve beni epey düşündüren iki etkinliğe katıldım. İlki ‘Eşitlik önceliğimizdir; eşitlik, önyargıları kırmakla başlar’ temasıyla düzenlenen Sosyal Etki Zirvesi (SEZ’25), ikincisi ise altı başarılı sezonun sonunda, son kez sahnelenen ‘Fanatik’ isimli tiyatro oyunuydu.

Önyargılar; toplumsal değerler, kültürel kutuplaşmalar ve siyasal iklimle ilişkili çok katmanlı bir konu. Belirgin bir deneyim ya da nesnel bilgiye dayanmaksızın, duyumlarla, az veriyle, genellemeler yaparak, duygusal çıkarımlarla aklı, mantığı geri plana alarak, karşıtlık ya da ötekileştirerek ‘biz’den olmayanların olumlu yanlarını göz ardı edip, olumsuzluklarını büyüterek ilişkilerimizi, iletişim şeklimizi yapılandırabiliyor, ayrımcılığa yol açıyor.

Öyle ki cinsiyet, ırk, yaş, din, etnik köken ve diğer sosyal kategorilere dayalı  etiketler yaratıp bireyler ya da gruplar hakkında haksız ve genelleştirilmiş düşünceler yaratıyor, tutumlarımızı bu eksenlerde sürdürebiliyoruz. Sonuçta toplumsal adalet, eşitlik ve ortak yaşama dengeleri, ahengi açısından olumsuz sonuçları hep birlikte deneyimliyoruz. Hatta, yapay zeka heybelerini de bu şekilde doldurduğumuzdan günün sonunda çıkarımlarını kendimize benzettiğimiz doğrudur.

MUTLU YA DA HAKLI MIYIZ?

Sosyal Etki Zirvesi’nde, dergimizin yazarlarından AçıkBeyin Kurucusu Prof. Dr. Sinan Canan, beyinlerimizin insan tanıma kapasitesinin 150 kişiyle sınırlı olduğunu, sonunda kendimize benzemeyenlere, bizden olmayanlara belli gruplamalar yaratarak ilişki ağlarımızı sınırlı enerji harcayıp, kısa devre çözümlerle ilerlettiğini söyledi. Beynimiz, çevremizdeki bilgileri işlerken belirli kognitif kısayollar geliştirip, bazı bilgi ve kalıpları referans alarak hızla karar verebiliyor, bu eğilimi önyargılara zemin yaratıyor. Sosyal gruplar arasında kimlik oluşturma eğilimimiz, "biz" ve "onlar" ayrımını devreye alıp kendi grup üyelerimizin olumlu özelliklerini öne çıkarma, dış grupların olumsuz yönlerine odaklanma eğilimiyle daha da keskin tavır ve tutumlara yönlendiriyor. (Sosyal Kimlik Teorisi)

Ait olduğumuz grupların statüsünü artırıp kendilik değerimizi yükseltme, iç grup üyelerimizin diğerlerinden daha değerli olduğu inancımızı pekiştirme, basmakalıp düşüncelerle ayrımcılık yapma hallerimizi de hesaba katarsak süregelen siyasi ve sosyal kutuplaşmaları, toksik taraftarlık ortamını, kaybedilmiş toplumsal huzuru ve eşitsizlikleri daha iyi yorumlayabiliriz.

Duygusal tepkilerin önyargıları beslemesi, olumsuz deneyimlerin veya ilişkilerin ötekileştirilmiş gruplara karşı olumsuz duyguları büyütmesi, akılcı düşünmeyi zorlaştırması, medya ve sosyal ağların tüm bu eğilimleri körüklemesi de önyargılarla mücadeleyi zorlaştırıyor. Üzerine, inanç ve davranışlarımız arasındaki çelişkilerle oluşan rahatsızlıklarımızı gidermek için çoğu kez mevcut inançlarımızı koruma güdüsüyle yeni bilgileri çarpıtıyor ya da göz ardı ediyoruz. Önyargıların zincirlerini kırmak değil, içlerine giderek hapsolup kalmak mümkün. (Kognitif Dissonans)

ÖNYARGILARI KONTROL ETMEK

Sinan Hoca, ‘Önyargılardan korkmayın, önyargıları kontrol edin’ diyor. Mesele işin ‘nasıl’ yapılabileceğinde? İnsan beyninin algı, sosyal etkileşimler ve duygusal yanıtları işleme gereksinimlerini bilip her şeyden önce önyargılara karşı bilinçli bir farkındalık geliştirmeli. Kendi önyargılarımızı ve basmakalıp düşüncelerimizi fark etmek, tanımak, eleştirel bir gözle bakmak, fark ettikçe, sorguladıkça tekrarların ve şiddetinin önüne geçmek mücadelenin temeli. Eğitim yoluyla sorgulama, farklı kültürler, yaşam tarzları ve topluluklar hakkında bilgi edinme, önyargıların kökenlerini anlama daha adil ve eşitlikçi bir toplum olabilmek için kritik. Toplumsal kampanyalar, ortak hedefler oluşturmak, farklılıkların kucaklanabileceği destekleyici ve kapsayıcı politikalar geliştirmek adeta işin çimentosu.

EMPATİ VE ELEŞTİRİ

Empati kurmak, farklı gruplardan insanlarla temas edip onların hikayelerini dinlemek, bakış açılarını, yaşadıkları zorlukları anlamak, gözlem yapmak, gönüllülükle topluluklar arası, bireyler arası bağlar oluşturmak önyargıları aşmanın anahtarı sayılabilir.

Eleştirel düşünmek, bilgi kaynaklarını değerlendirmek, medya veya sosyal medyada gördüğümüz önyargıları besleyen yanlış bilgilere karşı daha dirençli olmak sağlıklı ve sürdürülebilir bir mücadele için gerek şart.

Önyargıları aşmak zaman alabilir, zor olabilir, ancak bu sürecin bilinçli çabalarla yönetmezsek giderek daha yalnız, daha mutsuz, daha bağnaz, daha sığ, şiddet eğilimli, toksik bireyler, topluluklar, toplumlar haline dönüşeceğiz. Oysa. daha adil, kapsayıcı ve huzurlu bir toplumu mümkün kılabiliriz. Neyi seçeceğimiz, nelerden vazgeçeceğimiz bize bağlı.

BUSINESS LIFE